Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Efsaneye göre Marie Antoinette'in saçları idam edilmeden bir önceki gece beyazlamıştır. Herhalde boynunun vurulacağı stresi saçlarının saatler içerisinde rengini kaybetmesine sebep olmuş. Bilim insanları bu durumun tamamen olası dışı olduğunu söylüyorlar. Fakat stres kademeli olarak beyazlaşma sürecinde rol alıyor olabilir.

Beyaz saç telleri genellikle, erkeklerde yaklaşık olarak 30 yaş civarında, kadınlarda ise 35 yaş civarında ortaya çıkar. Ancak saçların ağarması  durumu bazı insanlarda lise çağlarında başlayabileceği gibi, bazı insanlarda da 50'li yaşlarda başlayabilir.

Saç ağarması kafatasındaki saç folikülleri denilen çukurlar içerisinde başlar. Sıradan bir insan kafasında, insan yaşamı süresince birçok kez saç teli çıkaran, "gözyaşı damlası şeklindeki" bu çukurlardan yaklaşık 100.000 adet bulunur.  Her folikülün dibi saça rengini veren hücrelerin bir araya geldiği bir saç üretim fabrikası gibidir. Keratisonidler (epiderm hücreleri) aşağıdan yukarıya doğru saçları çıkaran, dökülenlerin yerine yenisini inşa eden, saça kıvamını ve güçlülüğünü sağlayan renksiz proteinlerdir. (Keratin aynı zamanda tırnakların, dış derinin, hayvanlarda tırnak ya da pençe hatta gergedan boynuzu gibi yapıların başlıca bileşenidir.)

Keratisonidler saçları çıkarırken, komşu melanositler de; melanin denilen ve keratisonidlere küçük paketler şeklinde (melanozom) taşınan pigmentler üretir.

Saç melaninleri iki şekildedir; eumelanin (koyu kahve ya da siyah) ve pheomelanin (sarı ya da kırmızı) farklı oranlardan birleşerek insan saçına rengini verirler. Melaninin çoğunu kaybeden saçlar ağarırlar, melaninlerinin tamamını kaybeden saçlar ise tamamen beyazlaşırlar.

Herhangi bir zamanda, bir insanın saçlarının yaklaşık %80-90 gibi bir kısmı aktif büyüme aşamasındadır. Bu aşamanın sonunda, foliküller kururlar, keratinosidler ve melanositler hücre ölüm aşamasına geçerler (apoptoz) ve foliküller dinlenme aşamasına geçerler, bu aşamada da saç dökülmesi başlar.

Yeni saçların çıkabilmesi için folikül "fabrikası" tekrar inşa edilmelidir. Taze keratinosidler ve melanositler; kök hücrelerden elde edilerek foliküllerin diplerine yerleşirler. Harvard Üniversitesi'nden Prof. David Fisher'ın söylediğine göre; sebebi henüz tam olarak bilinmemekle birlikte keratinosid kök hücreleri, melanosit kök hücrelerine kıyasla daha uzun ömürlüdürler.  Fisher: "Melanosit kök hücrelerinin kademeli olarak yok oluşu pigment kaybına yol açar" diyor.

STRES Mİ?


Peki stres, melanosit populasyonunun azalmasını hızlandırıyor mu? Prof. Fisher; saç ağarması sürecinin çok değişkenli bir denklem olduğunu belirterek durumun o kadar basit olmadığını söylüyor. Stres hormonları, melanositlerin yaşam ve/veya aktivitelerini etkiliyor olabilir, fakat yine de stres ile saçların ağarması arasında net bir ilişki yok.

Bununla birlikte evvamlar ve hipotezler de oldukça fazla. Almanya'daki Schleswig-Holstein Üniversitesi Hastanesi'nden dermatoloji profesörü Ralf Paus 'a göre saçların ağarması süreci; kronik serbest radikal bir yıkımın sonucu olabilir. Prof. Paus:  "Stres hormonları sistematik ya da lokal olarak (folikül içerisindeki hücreler tarafından) serbest radikallerin (hücreleri yıkıcı kararsız moleküller) üretimini ateşleyebilir ve bu serbest radikaller melanin üretiminin etkileyebilir ya da melaninin beyazlatma sürecine neden olabilir" diyor.

Boston'daki Harvard Kanser Merkezi'nden dermatolojist Jennifer Lin ise; stres hormonlarının lokal ifadelerinin; melanosit sinyallerine aracılık ederek, melanini keratinosidlere taşıdıklarına dair deliller mevcut diyor. Lin'e göre; sinyaller kesilirse, melanin saçlarınıza pigment taşımaz.

Saçları ağaran hastaları arasında geçmişe yönelik bir araştırma yapan Baltimore'daki Sinai Hastanesi Baş Hekimi Tyler Cymet; doktorların, stres altındaki hastalarda saç ağarmasının hızlandığını gözlemlediklerini söylüyor. Cymet: "2-3 yıl boyunca stress altında kalan hastaların saçlarının daha çabuk ağardığını ifade ettiklerini gördük" diyor.

Kısacası, bilim insanları; stresin saçların ağarması sürecini hızlandırabileceği dair deliller toplamaya başladılar, fakat, henüz böyle bir neden-sonuç ilişkisini kurmaya yeterli derecede bir bilimsel verinin bulunmadığını da söylemeliyiz.

O halde, yazımızın başında bahsettiğimiz efsanedeki Marie Antoinette'e ne olmuştu?

Muhtemel 3 açıklama yapılabilir. İlk olarak; Antoinette'de, anında ortaya çıkmış; saç pigmentlerini yıkan ve geriye pigmentsiz beyaz saçları bırakan otoimmün bir hastalık olan ve çok nadir görülen alopesia areata'ya yakalanmış olabilir. İkinci ihtimal ise; içinde bulunduğu durumun yarattığı stres, saç foliküllerinde bulunan ve saç kılları boyunca taşınan pigmentleri yıkarak beyazlatan bütün serbest radikalleri oluşturmuş olabilir. Üçüncü ihtimal ise; belki de Marie beyaz saçlarını sakladığı peruğunu çıkarmış olabilir.




Kaynak: ScientificAmerican




Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu "Kullanım İzinleri"ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir