Doğa Bilimleri
04 Ocak 2016
Gerçekliği Yaratan Bilinç midir?
Yüzyıllardır insanlığın deneyimlerine ve gözlemlerine dayalı olarak hem bilimsel hem felsefi temelde cevap aradığı sorulardan birisi şu; gerçekliği bilinç mi yaratır? Samuel Joh...
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Yüzyıllardır insanlığın deneyimlerine ve gözlemlerine dayalı olarak hem bilimsel hem felsefi temelde cevap aradığı sorulardan birisi şu; gerçekliği bilinç mi yaratır? Samuel Johnson'a göre bu tartışmayı bir anda bitirmek mümkün; ona göre büyükçe bir taşa tekme atmanız yeterlidir. Kendisi de ayağı gerçeklikten geri teptiği zaman “Böylelikle yanlışlamış oldum" diye haykırmıştı. 18. yüzyılın başında Dünya'ya gelmiş olan Johnson, kuantum mekaniği biliyor olsaydı, belki de şişmiş bir baş parmağı olmayacaktı.
Johnson bu küçük deneyi öylesine yapmamıştı, aslında kendisi Cloyne Psikoposu George Berkeley'e (nam-ı diğer Bishop Berkeley) cevap veriyordu. Berkeley (d. 1685 – ö. 1753) döneminin en büyük idealist filozoflarından biriydi ve Dünya'nın beynimizin ürettiği bir hayal olduğunu düşünüyordu. Haklı olabilir mi?
Hele ki kedilerin hem ölü hem yaşıyor olduğu çoklu-evrenleri düşünüldüğünde, kuantum mekaniği gerçekten çok garipleşebiliyor. Ancak bazı bilim insanları 'gerçeklik' kavramının daha da ilginç olabileceğini öne sürüyor : evren yalnızca ona bakıyor ve inceliyor olduğumuzda gerçektir.
Antropik prensibin bu versiyonu 'participatory universe' olarak bilinmektedir ve 20. yüzyılın en önde gelen fizikçilerinden birisi olan John Archibald Wheeler tarafından öne sürülmüştür. Wheeler gerçeklik dediğimiz şeyi birkaç demir profil ile desteklenmiş kartonpiyer inşaat yapılarına benzetmiştir. Kuantum ölçümler yaptığımızda bu profillerden birisini yere çakmış veya sabitlemiş oluruz. Geriye kalan her şey hayal ürünü ve hipotezlerden ibarettir.
Wheeler'a göre ise bu tip bir kuantum hesaplama yapmak yalnızca şeyler üzerinde nesnel bir sabit vermekle kalmaz aynı zamanda birçok muhtemel sonuçtan birisini öne çıkararak evrenin gidişatını ve rotasını değiştirir. Ünlü çift yarık deneyinde örneğin, deneyin kuruluşuna bağlı olarak ışık hem dalga hem de parçacık davranışlarını göstermişti. En kafa kurcalayıcı şey ise fotonların nasıl ve ne zaman değişeceklerini sözüm ona 'biliyor' olmalarıydı. Ancak bu fotonun, biz gözlemlemeden önce de bir fiziksel forma sahip olduğu varsayımına dayanır. Wheeler ise şu soruyu soruyordu : 'Ya yoksa? Ya sadece biz onu gözlemlediğimiz anda fiziksel formunu alıyorsa?'
Wheeler çift yarık deneyinin kozmik bir versiyonunu ortaya atmıştı. Burada bir milyar ışık yılı uzaklıktaki bir kuasardan çıkan ışığın galaksiden geçerken yolunun nesnelere çarparak sapması ve galaksinin iki ayrı ucunda iki görüntü oluşturmasına dayanıyordu. İki tarafa birer teleskop yönelterek gözlemciler, ikisinden birine ışığın parçacık hali ile varacağını göreceklerdi. Ancak ayna düzenekleri ile ayarlanarak iki fotonun da aynı anda dedektöre çarpmaları sağlanırsa o zaman da ışığın dalga hali ile gelmiş olduğu gözlemlenecekti. Bu durumda gözlemleme işi zamanda geriye ulaşarak, kuasardan bir milyar yıl önce çıkan ışığın doğasını değiştirmiş olacaktır.
Wheeler'a göre bunun anlamı şuydu; 'geçmişte bile -ta ki biz geçmişi ölçene kadar - evren herhangi bir fizik biçimde gerçekten var olmuş olamazdı.' Bununla birlikte şu an yapıyor olduğumuz şeyler geçmişte olanı etkileyecekti - ki prensipte bu evrenin başlangıcına kadar olan süreyi kapsıyor. Eğer Wheeler haklıysa, biz veya başka akıllı varlıklar onu gözlemleyene kadar evren hiç var olmamış olacak.
Çılgınca geliyor değil mi? O halde bunu bir de ölçekler için prova edelim. Kuantum mekaniğinin diğer bir yorumlaması Hugh Everett’in 'çoklu dünyalar hipotezi' olarak karşımıza çıkıyor. Burada olmuş ve olan tüm olayların sonsuz sayıdaki evrenlerde olduğu öne sürülüyor. Verdiğimiz her kararda evren ikiye bölünerek sizi ve seçmediğiniz diğer ihtimali yaşayan 'alternatif siz'i birbirinden ayırıyor. Sizin içinde bulunduğunuz evren bir şekilde sizin yapmış olduğunuz bireysel evren haline geliyor.
Bu fikir bile tek başına birisinin gerçekliği şöyle bir sorgulamasına yetebilir. Oxford Universitesi'nde fizik felsefecisi olan Chris Timpson konu ile ilgili şöyle bir açıklamada bulunuyor : " Benim doğal eğilimim gerçekçi olmaktır. Ama kuantum dünya üzerinde gerçekçi olacaksanız eğer, bu durumda dünyanız son derece özel ve kişisel olarak kalacaktır." Öylesine kişiye özel ki, neredeyse duyumsayabileceğimiz bir evren olduğu için var olduğunu zannediyor olacağız.
Kaynak: https://www.newscientist.com/article/mg22630190-500-the-human-universe-does-consciousness-create-reality/
Johnson bu küçük deneyi öylesine yapmamıştı, aslında kendisi Cloyne Psikoposu George Berkeley'e (nam-ı diğer Bishop Berkeley) cevap veriyordu. Berkeley (d. 1685 – ö. 1753) döneminin en büyük idealist filozoflarından biriydi ve Dünya'nın beynimizin ürettiği bir hayal olduğunu düşünüyordu. Haklı olabilir mi?
Hele ki kedilerin hem ölü hem yaşıyor olduğu çoklu-evrenleri düşünüldüğünde, kuantum mekaniği gerçekten çok garipleşebiliyor. Ancak bazı bilim insanları 'gerçeklik' kavramının daha da ilginç olabileceğini öne sürüyor : evren yalnızca ona bakıyor ve inceliyor olduğumuzda gerçektir.
Antropik prensibin bu versiyonu 'participatory universe' olarak bilinmektedir ve 20. yüzyılın en önde gelen fizikçilerinden birisi olan John Archibald Wheeler tarafından öne sürülmüştür. Wheeler gerçeklik dediğimiz şeyi birkaç demir profil ile desteklenmiş kartonpiyer inşaat yapılarına benzetmiştir. Kuantum ölçümler yaptığımızda bu profillerden birisini yere çakmış veya sabitlemiş oluruz. Geriye kalan her şey hayal ürünü ve hipotezlerden ibarettir.
Wheeler'a göre ise bu tip bir kuantum hesaplama yapmak yalnızca şeyler üzerinde nesnel bir sabit vermekle kalmaz aynı zamanda birçok muhtemel sonuçtan birisini öne çıkararak evrenin gidişatını ve rotasını değiştirir. Ünlü çift yarık deneyinde örneğin, deneyin kuruluşuna bağlı olarak ışık hem dalga hem de parçacık davranışlarını göstermişti. En kafa kurcalayıcı şey ise fotonların nasıl ve ne zaman değişeceklerini sözüm ona 'biliyor' olmalarıydı. Ancak bu fotonun, biz gözlemlemeden önce de bir fiziksel forma sahip olduğu varsayımına dayanır. Wheeler ise şu soruyu soruyordu : 'Ya yoksa? Ya sadece biz onu gözlemlediğimiz anda fiziksel formunu alıyorsa?'
Wheeler çift yarık deneyinin kozmik bir versiyonunu ortaya atmıştı. Burada bir milyar ışık yılı uzaklıktaki bir kuasardan çıkan ışığın galaksiden geçerken yolunun nesnelere çarparak sapması ve galaksinin iki ayrı ucunda iki görüntü oluşturmasına dayanıyordu. İki tarafa birer teleskop yönelterek gözlemciler, ikisinden birine ışığın parçacık hali ile varacağını göreceklerdi. Ancak ayna düzenekleri ile ayarlanarak iki fotonun da aynı anda dedektöre çarpmaları sağlanırsa o zaman da ışığın dalga hali ile gelmiş olduğu gözlemlenecekti. Bu durumda gözlemleme işi zamanda geriye ulaşarak, kuasardan bir milyar yıl önce çıkan ışığın doğasını değiştirmiş olacaktır.
Wheeler'a göre bunun anlamı şuydu; 'geçmişte bile -ta ki biz geçmişi ölçene kadar - evren herhangi bir fizik biçimde gerçekten var olmuş olamazdı.' Bununla birlikte şu an yapıyor olduğumuz şeyler geçmişte olanı etkileyecekti - ki prensipte bu evrenin başlangıcına kadar olan süreyi kapsıyor. Eğer Wheeler haklıysa, biz veya başka akıllı varlıklar onu gözlemleyene kadar evren hiç var olmamış olacak.
Çılgınca geliyor değil mi? O halde bunu bir de ölçekler için prova edelim. Kuantum mekaniğinin diğer bir yorumlaması Hugh Everett’in 'çoklu dünyalar hipotezi' olarak karşımıza çıkıyor. Burada olmuş ve olan tüm olayların sonsuz sayıdaki evrenlerde olduğu öne sürülüyor. Verdiğimiz her kararda evren ikiye bölünerek sizi ve seçmediğiniz diğer ihtimali yaşayan 'alternatif siz'i birbirinden ayırıyor. Sizin içinde bulunduğunuz evren bir şekilde sizin yapmış olduğunuz bireysel evren haline geliyor.
Bu fikir bile tek başına birisinin gerçekliği şöyle bir sorgulamasına yetebilir. Oxford Universitesi'nde fizik felsefecisi olan Chris Timpson konu ile ilgili şöyle bir açıklamada bulunuyor : " Benim doğal eğilimim gerçekçi olmaktır. Ama kuantum dünya üzerinde gerçekçi olacaksanız eğer, bu durumda dünyanız son derece özel ve kişisel olarak kalacaktır." Öylesine kişiye özel ki, neredeyse duyumsayabileceğimiz bir evren olduğu için var olduğunu zannediyor olacağız.
Kaynak: https://www.newscientist.com/article/mg22630190-500-the-human-universe-does-consciousness-create-reality/
Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu "Kullanım İzinleri"ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
27 Ekim 2016
Bilinç Entropinin Yan Etkisi Olabilir
19 Nisan 2017
Kuantum Mekaniği ve Bilinç İlişkisi
30 Kasım 2017
Bilinç, İnsan Zihnini Yönlendirmiyor Olabilir mi?
21 Ağustos 2016
Özgür İrade Bir Yanılsama mı?
05 Ekim 2016
Beyin, "Subliminal Mesajları" Nasıl Alıyor?
10 Aralık 2016
Bilincin Atomlardan Oluştuğu Söylenebilir mi?