Akdeniz Üniversitesi - Çevirmen
Günümüzün uzlaşımcı olmayan toplumsal iklimi, kolektif ana akım medya tarafından fazla duyarlıların solda, aşırılıkçıların sağda olacağı şekilde resmediliyor. Partizan davranışlar daha sinsi hale gelirken ve "öteki"ne yönelik düşmanlığın dışavurulduğu örnekler sıklaşırken, Trends in Cognitive Sciences dergisinde yayımlanan bir çalışma sosyal topluluklardaki soyut "ortak özellik" kavramının gücünü incelemeye aldı.
Çocuklar, kendi aralarındaki ve büyüklerinin arasındaki ayrışmanın etkilerini (ırka göre, dine göre, cinsiyete göre, sosyal sınıfa göre, hatta birinin tuttuğu spor takımına göre) açıkça görebilir. Yale Üniversitesi’nden psikolog Yarrow Dunham tarafından yayımlanan bir incelemede, sosyal grupların içindeki kayırmacılığın öğrenilen bir davranış olmayıp, aslında “sırf üye olma” (bir grup hakkında “ona üye olduğu”ndan fazlasını bilmeyen üyenin durumu) fikriyle beslenen ait olma duygusu tarafından tetiklenen temel bir insan içgüdüsü olduğu sonucuna varıldı.
Grup içi yanlılıklar ayrımcılıktan ve basmakalıplaşmadan kaynaklanan, hiç istenmeyen bazı etkilere neden olabilirken, Dunham’ın çalışması bunun, ilk atalarımızın yaşamasını ve komünal ayarlarda çalışma yapmasını teşvik ederek, insanın evrimini kolaylaştırmış olabileceğini öne sürüyor.
“Araştırmacılar, birini rastgele bir gruba atadığınızda, kişinin o gruba dair sonradan edinilmiş ilgisi olmasa bile, ısrarcı bir şekilde grup yanlısı olabileceğini gösterdiler. Her bir grubun kompleksitesini (karmaşıklığını) hesaba katarak, gruplar arası dinamikleri açıklamaya çalışan pek çok kuram var, fakat ben bunun daha basit olan “sırf üye olma” kavramıyla, “biz ve onlar” kavramıyla açıklanabileceğini iddia ediyorum,” diye açıklıyor Dunham.
Grup içi yanlılıklarda "sırf üye olma"nın etkisini anlamak için, Dunham aralarında arkadaş tercihleri analizleri ve çocuklarda grup içi desteği analizleri gibi çok sayıda çalışmayı analiz etti. Bulguları, grup içi yanlılıkta kenetlenme, cömertlik, affedicilik ve iş birliği açısından açık göstergeler sundu.
Dunham ayrıca Henri Tajfel’in öncülüğüne ve sosyal kimlik teorisi hakkındaki sıklıkla atıfta bulunulan çalışmalarına da gönderme de bulundu. Polonyalı sosyal psikolog analizini 1970’li yıllarda, deneklerin minimal, neredeyse anlamsız temelde gruplara ayrıldığı düzende gerçekleştirdi. Bulguları, zorlanmış kategorizasyonun yanında küçük düzeyde aleni ortaklıkla bile, katılımcıların yine de grup arkadaşlarına yönelik yanlılığa dair açık sinyaller gösterdiğini ortaya serdi.
Sosyal hiyerarşi çevresindeki çelişkiler, dini farklılıklar ve hatta spor müsabakalarının sonuçlarına dair bahislerde bulunmak; bunların tamamı bir kutupsallık hissini paylaşır. Her bir örneğe ayrı ayrı yaklaşmak yerine, Dunham "sırf üye olma" olgusunun geniş çapta tüm gruplar arası dinamiklere uygulanabileceğini ve ileride yapılacak çalışmaların, bu yaklaşımın açıklamakta başarısız şeyler üzerinde odaklanması gerektiğini iddia ediyor.
“Grup halinde yaşamaya yönelik güçlü adaptasyonlarımız, insanların tür olarak binlerce yıldır başarılı olmasını sağladı. Gruplar bize diğer insanlarla iş birliği içerisinde bulunma, onlara güvenme ve onlardan öğrenme imkanı tanıyor. Diğer yandan, bu grup içi yanlılık bizi aşırı derecede kültürel, çabuk öğrenen öğrenciler yaptı. Fakat birden fazla grup etkileşime geçer geçmez, önyargı, ayrımcılık ve genellemeler şeklinde yanlılıklara doğru eğilim görürüz ve bu da özellikle, sürekli farklı türden pek çok insanla etkileşimde bulunduğumuz modern toplumlar için geçerlidir,” diyor Dunham.
Güçlü grup itibarının ve diğer gruplardan algılanan tehditlerin, “kolektif (toplu) narsisizm” adı verilen bir olaya yol açtığı gösterildi. Middlesex Üniversitesi araştırmacılarının 2009 yılında yaptığı bir çalışmada, bir grubun ayrıcalıklılık hissindeki artışın, diğer gruplara yöneltilmiş aşırı saldırganlığı tetiklemeye yetecek kadar güçlü, paylaşılan bir duygusal yatırımı da beraberinde getirdiği gösterilmişti.
Dunham’ın çalışması, gittikçe küreselleşen toplumda önyargının böylesi biçimleriyle mücadele etmek için stratejiler bulmayı amaçlasa da, bunların türediği içgüdüler insanların tür olarak gelişimine katkı sağlamaya devam edebilir.
“Evrimsel bakış açısından, grup içi yanlılığın üstesinden gelmeyi isteyeceğimiz şey olduğundan emin değilim, çünkü kültürel, sosyal türler olarak nasıl öğrendiğimize dair çok fazla şey meydana getiriyor,” diye yorumda bulunuyor Dunham.
Çocuklar, kendi aralarındaki ve büyüklerinin arasındaki ayrışmanın etkilerini (ırka göre, dine göre, cinsiyete göre, sosyal sınıfa göre, hatta birinin tuttuğu spor takımına göre) açıkça görebilir. Yale Üniversitesi’nden psikolog Yarrow Dunham tarafından yayımlanan bir incelemede, sosyal grupların içindeki kayırmacılığın öğrenilen bir davranış olmayıp, aslında “sırf üye olma” (bir grup hakkında “ona üye olduğu”ndan fazlasını bilmeyen üyenin durumu) fikriyle beslenen ait olma duygusu tarafından tetiklenen temel bir insan içgüdüsü olduğu sonucuna varıldı.
Grup içi yanlılıklar ayrımcılıktan ve basmakalıplaşmadan kaynaklanan, hiç istenmeyen bazı etkilere neden olabilirken, Dunham’ın çalışması bunun, ilk atalarımızın yaşamasını ve komünal ayarlarda çalışma yapmasını teşvik ederek, insanın evrimini kolaylaştırmış olabileceğini öne sürüyor.
“Araştırmacılar, birini rastgele bir gruba atadığınızda, kişinin o gruba dair sonradan edinilmiş ilgisi olmasa bile, ısrarcı bir şekilde grup yanlısı olabileceğini gösterdiler. Her bir grubun kompleksitesini (karmaşıklığını) hesaba katarak, gruplar arası dinamikleri açıklamaya çalışan pek çok kuram var, fakat ben bunun daha basit olan “sırf üye olma” kavramıyla, “biz ve onlar” kavramıyla açıklanabileceğini iddia ediyorum,” diye açıklıyor Dunham.
Grup içi yanlılıklarda "sırf üye olma"nın etkisini anlamak için, Dunham aralarında arkadaş tercihleri analizleri ve çocuklarda grup içi desteği analizleri gibi çok sayıda çalışmayı analiz etti. Bulguları, grup içi yanlılıkta kenetlenme, cömertlik, affedicilik ve iş birliği açısından açık göstergeler sundu.
Dunham ayrıca Henri Tajfel’in öncülüğüne ve sosyal kimlik teorisi hakkındaki sıklıkla atıfta bulunulan çalışmalarına da gönderme de bulundu. Polonyalı sosyal psikolog analizini 1970’li yıllarda, deneklerin minimal, neredeyse anlamsız temelde gruplara ayrıldığı düzende gerçekleştirdi. Bulguları, zorlanmış kategorizasyonun yanında küçük düzeyde aleni ortaklıkla bile, katılımcıların yine de grup arkadaşlarına yönelik yanlılığa dair açık sinyaller gösterdiğini ortaya serdi.
Sosyal hiyerarşi çevresindeki çelişkiler, dini farklılıklar ve hatta spor müsabakalarının sonuçlarına dair bahislerde bulunmak; bunların tamamı bir kutupsallık hissini paylaşır. Her bir örneğe ayrı ayrı yaklaşmak yerine, Dunham "sırf üye olma" olgusunun geniş çapta tüm gruplar arası dinamiklere uygulanabileceğini ve ileride yapılacak çalışmaların, bu yaklaşımın açıklamakta başarısız şeyler üzerinde odaklanması gerektiğini iddia ediyor.
“Grup halinde yaşamaya yönelik güçlü adaptasyonlarımız, insanların tür olarak binlerce yıldır başarılı olmasını sağladı. Gruplar bize diğer insanlarla iş birliği içerisinde bulunma, onlara güvenme ve onlardan öğrenme imkanı tanıyor. Diğer yandan, bu grup içi yanlılık bizi aşırı derecede kültürel, çabuk öğrenen öğrenciler yaptı. Fakat birden fazla grup etkileşime geçer geçmez, önyargı, ayrımcılık ve genellemeler şeklinde yanlılıklara doğru eğilim görürüz ve bu da özellikle, sürekli farklı türden pek çok insanla etkileşimde bulunduğumuz modern toplumlar için geçerlidir,” diyor Dunham.
Güçlü grup itibarının ve diğer gruplardan algılanan tehditlerin, “kolektif (toplu) narsisizm” adı verilen bir olaya yol açtığı gösterildi. Middlesex Üniversitesi araştırmacılarının 2009 yılında yaptığı bir çalışmada, bir grubun ayrıcalıklılık hissindeki artışın, diğer gruplara yöneltilmiş aşırı saldırganlığı tetiklemeye yetecek kadar güçlü, paylaşılan bir duygusal yatırımı da beraberinde getirdiği gösterilmişti.
Dunham’ın çalışması, gittikçe küreselleşen toplumda önyargının böylesi biçimleriyle mücadele etmek için stratejiler bulmayı amaçlasa da, bunların türediği içgüdüler insanların tür olarak gelişimine katkı sağlamaya devam edebilir.
“Evrimsel bakış açısından, grup içi yanlılığın üstesinden gelmeyi isteyeceğimiz şey olduğundan emin değilim, çünkü kültürel, sosyal türler olarak nasıl öğrendiğimize dair çok fazla şey meydana getiriyor,” diye yorumda bulunuyor Dunham.
Kaynak ve İleri Okuma
- https://cosmosmagazine.com/social-sciences/group-loyalty-is-inherent-not-learned https://cosmosmagazine.com/social-sciences/group-loyalty-is-inherent-not-learned
- https://www.cell.com/trends/cognitive-sciences/fulltext/S1364-6613(18)30144-X https://www.cell.com/trends/cognitive-sciences/fulltext/S1364-6613(18)30144-X
- http://eprints.mdx.ac.uk/4252/1/Golec_collectivenarcissism.pdf http://eprints.mdx.ac.uk/4252/1/Golec_collectivenarcissism.pdf
- http://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/053901847401300204 http://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/053901847401300204
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
03 Ağustos 2016
Sosyal İnsan Beyni
05 Nisan 2017
“Hipomanik” Siyaset ve Kitle Etkileyiciliği
29 Haziran 2018
Beynimiz Dünyayı Neden "Biz" ve "Onlar" Şeklinde Görüyor?
18 Ekim 2017
Gizli Evrimsel Silahımız: Tek Eşlilik
20 Temmuz 2016
Bağışıklık Sistemi Kişinin Sosyal Etkileşiminde Rol Oynuyor
18 Ocak 2015
Politik Krizler Vahşi Yaşamı da Etkiliyor!