S. Demirel Üniversitesi - Çevirmen
Tungsten ampul, ilk çıktığı zamandan beri bir yüzyıl kadar güzel şekilde hizmet verdi, fakat akkor lambaların onda biri kadar güç tüketen ve 30 kat daha fazla ömre sahip LED aydınlatmanın gelmesiyle, günleri artık sayılı. LED'in muhtemel kullanım alanları aydınlatma ile sınırlı değil: dizüstü bilgisayarınızı veya akıllı telefonunuzu internete bağlamanın da dahil olduğu çeşitli ilave özellikler sunabilen akıllı aydınlatma teknolojileri gün yüzüne çıkıyor. Kenara çekil Wi-Fi, Li-Fi geldi.
Aslında, görülebilir ışık ile kablosuz iletişim yeni bir fikir değil. Herkes bilir ki, ıssız bir adada dikkat çekmek için duman işaretleri kullanılır. Belki daha az bilinen şey, Napolyon zamanında Avrupa'nın çoğunun optik telgraflar, diğer adıyla semafor ile kaplı olduğudur. Telefonun mucidi Alexander Graham Bell aslında en önemli icadı olarak fotofonu, yani konuşmanın meydana getirdiği titreşimleri bir ışık hüzmesiyle değiştirmek için bir ayna kullanan cihazı, görür.
Aynı şekilde bir duman bulutunu kesmek (ayarlamak) onu Mors alfabesinde bir yardım mesajı oluşturan parçalara bölebilir, bu yüzden görünür ışık iletişimi (Li-Fi), bir ışığın yoğunluğunu hızlı bir şekilde ayarlayarak veriyi ikili sıfır ve bir olarak şifreler. Fakat bu durum Li-Fi telsizlerinin yanıp söneceği anlamına gelmez; modülasyon, gözün göremeyeceği kadar hızlı olacaktır.
Kablosuz veri konusunda büyük ve artan kullanıcı talebi, radyo ve mikrodalga frekans tayfı kullanan mevcut Wi-Fi teknolojisi üzerine büyük baskı uyguluyor. Taşınabilir cihazların üstel büyümesiyle, 2019 yılında her ay on milyar cihazın yaklaşık 35 kentilyon^1018 bayt veri alışverişi yapacağı tahmin ediliyor. Frekans kalabalığı ve elektromanyetik müdahale yüzünden de mevcut kablosuz teknolojinin bu ihtiyaca yetişmesi mümkün olmayacak gibi görünüyor. Çoğu kullanıcının Wi-Fi vericiler veya cep telefonu şebeke kulelerinde bulunan sınırlı hacmi paylaşmaya çalıştığı şehir bölgelerindeki kamu alanlarında, bu sorun en şiddetli şekilde hissediliyor.
İletişimin temel bir ilkesi, mümkün olan en fazla veri aktarımının, mevcut elektromanyetik frekans bant genişliği ile orantılı olduğudur. Radyo frekans tayfı fazla miktarda kullanılmakta ve düzenlenmekte, ve talepteki büyümeyi karşılayacak yeterli miktarda ilave alan kalmadı. Bu yüzden Li-Fi, radyo ve mikrodalga frekans Wi-Fi ile yer değiştirme olasılığına sahip.
Görülebilir ışık tayfı, iletişim için büyük, kullanılmayan ve düzenlenmemiş hacme sahip. LED'lerden gelen ışıklar çok hızlı şekilde ayarlanabilir: EPSRC tarafından kaynak sağlanan Ultra-Paralel Görülebilir Işık İletişimi programındaki araştırmacılar tarafından bir tek mavi LED kullanılarak 3.5 Gb/s veya beyaz ışık kullanılarak 1.7 Gb/s kadar yüksek veri değerleri gösterildi.
Wi-Fi vericilerden farklı olarak optik iletişim, bir odanın duvarları içinde iyi şekilde hapsediliyor. Bu sınırlama Li-Fi için bir kısıtlama olarak görünebilir, fakat çok güvenli olması konusunda kilit bir üstünlük sunuyor: eğer perdeler çekilirse, odanın dışındaki kimse sizi gizlice dinleyemez. Tavana konulacak bir ışık kaynağı düzeni, farklı kullanıcılara farklı sinyaller gönderebilir. Verici gücü yerelleştirilebilir, daha verimli kullanılabilir ve yakındaki Li-Fi kaynakları ile karışmaz. Aslında radyo frekansının bulunmaması, Wi-Fi'ye karşı sahip olduğu başka bir üstünlük. Görülebilir ışık iletişimi doğal olarak güvenlidir ve yolcuların cihazlarını uçuş moduna geçirme ihtiyacını sonlandırabilir.
Li-Fi'nin bir diğer ek üstünlüğü ise, LED aydınlatma gibi mevcut elektrik hatlarını kullanabilmesidir ve bu sayede yeni altyapı gerekmez.
Nesnelerin interneti, birbiriyle özerk bir şekilde iletişim kuran hiper-bağlı nesneler dünyasının tutkulu bir görüşüdür. Örneğin, buzdolabınız akıllı telefonunuzu sütünüz kalmadığı konusunda bilgilendirebilir, hatta sizin için sipariş verebilir. Arabanızdaki algılayıcılar akıllı telefonunuz üzerinden sizi doğrudan bilgilendirerek lastiklerinizin fazla aşındığını veya havasının indiğini söylecektir.
Ağa sahip ve bağlanmış olmalarının yanı sıra algılayıcılar ve denetleyiciler ile donanmış olabilen nesnelerin sayısı göz önüne alındığında, tüm bu cihazların iletişim kurması için gereken bant genişliği çok büyüktür. Sanayi gözlemcisi Gartner, 2020 itibariyle böyle 25 milyar cihazın bağlanmış halde olacağını tahmin ediyor, fakat bu bilginin çoğunun sadece kısa bir mesafeye gönderileceği düşünüldüğünde, Li-Fi bunu gerçeğe dönüştürmek için cazip (ve belki tek) çözüm.
Birkaç şirket zaten görülebilir ışık iletişimi için ürünler sunuyor. Edinburgh merkezli PureLiFi'den Li-1st, 11.5 Mbps'lik bir hacimle (ilk nesil Wi-Fi ile kıyaslanabilir) noktadan-noktaya güvenli kablosuz internet erişimi için basit bir tak-ve-çalıştır çözümü sunuyor. Bir diğer şirket olan Fransa'dan Oledcomm, Li-Fi'nin güvenli, radyo frekansı içermeyen doğasından hastanelere yerleştirerek faydalanıyor.
Hâlâ ele alınması gereken pek çok teknolojik zorluk bulunuyor fakat Li-Fi'yi gerçeğe dönüştürmek için ilk adımlar zaten atıldı. Gelecekte ampül anahtarınız, sadece aydınlatmadan daha fazlasını açacak.
Kaynak: ''Here's why your future Internet could come through your lightbulb'', ScienceAlert Retrieved from http://www.sciencealert.com/here-s-why-your-future-internet-could-come-through-your-lightbulb
Aslında, görülebilir ışık ile kablosuz iletişim yeni bir fikir değil. Herkes bilir ki, ıssız bir adada dikkat çekmek için duman işaretleri kullanılır. Belki daha az bilinen şey, Napolyon zamanında Avrupa'nın çoğunun optik telgraflar, diğer adıyla semafor ile kaplı olduğudur. Telefonun mucidi Alexander Graham Bell aslında en önemli icadı olarak fotofonu, yani konuşmanın meydana getirdiği titreşimleri bir ışık hüzmesiyle değiştirmek için bir ayna kullanan cihazı, görür.
Aynı şekilde bir duman bulutunu kesmek (ayarlamak) onu Mors alfabesinde bir yardım mesajı oluşturan parçalara bölebilir, bu yüzden görünür ışık iletişimi (Li-Fi), bir ışığın yoğunluğunu hızlı bir şekilde ayarlayarak veriyi ikili sıfır ve bir olarak şifreler. Fakat bu durum Li-Fi telsizlerinin yanıp söneceği anlamına gelmez; modülasyon, gözün göremeyeceği kadar hızlı olacaktır.
Wi-Fi, Li-Fi'ye karşı
Kablosuz veri konusunda büyük ve artan kullanıcı talebi, radyo ve mikrodalga frekans tayfı kullanan mevcut Wi-Fi teknolojisi üzerine büyük baskı uyguluyor. Taşınabilir cihazların üstel büyümesiyle, 2019 yılında her ay on milyar cihazın yaklaşık 35 kentilyon^1018 bayt veri alışverişi yapacağı tahmin ediliyor. Frekans kalabalığı ve elektromanyetik müdahale yüzünden de mevcut kablosuz teknolojinin bu ihtiyaca yetişmesi mümkün olmayacak gibi görünüyor. Çoğu kullanıcının Wi-Fi vericiler veya cep telefonu şebeke kulelerinde bulunan sınırlı hacmi paylaşmaya çalıştığı şehir bölgelerindeki kamu alanlarında, bu sorun en şiddetli şekilde hissediliyor.
İletişimin temel bir ilkesi, mümkün olan en fazla veri aktarımının, mevcut elektromanyetik frekans bant genişliği ile orantılı olduğudur. Radyo frekans tayfı fazla miktarda kullanılmakta ve düzenlenmekte, ve talepteki büyümeyi karşılayacak yeterli miktarda ilave alan kalmadı. Bu yüzden Li-Fi, radyo ve mikrodalga frekans Wi-Fi ile yer değiştirme olasılığına sahip.
Görülebilir ışık tayfı, iletişim için büyük, kullanılmayan ve düzenlenmemiş hacme sahip. LED'lerden gelen ışıklar çok hızlı şekilde ayarlanabilir: EPSRC tarafından kaynak sağlanan Ultra-Paralel Görülebilir Işık İletişimi programındaki araştırmacılar tarafından bir tek mavi LED kullanılarak 3.5 Gb/s veya beyaz ışık kullanılarak 1.7 Gb/s kadar yüksek veri değerleri gösterildi.
Wi-Fi vericilerden farklı olarak optik iletişim, bir odanın duvarları içinde iyi şekilde hapsediliyor. Bu sınırlama Li-Fi için bir kısıtlama olarak görünebilir, fakat çok güvenli olması konusunda kilit bir üstünlük sunuyor: eğer perdeler çekilirse, odanın dışındaki kimse sizi gizlice dinleyemez. Tavana konulacak bir ışık kaynağı düzeni, farklı kullanıcılara farklı sinyaller gönderebilir. Verici gücü yerelleştirilebilir, daha verimli kullanılabilir ve yakındaki Li-Fi kaynakları ile karışmaz. Aslında radyo frekansının bulunmaması, Wi-Fi'ye karşı sahip olduğu başka bir üstünlük. Görülebilir ışık iletişimi doğal olarak güvenlidir ve yolcuların cihazlarını uçuş moduna geçirme ihtiyacını sonlandırabilir.
Li-Fi'nin bir diğer ek üstünlüğü ise, LED aydınlatma gibi mevcut elektrik hatlarını kullanabilmesidir ve bu sayede yeni altyapı gerekmez.
Nesnelerin interneti, birbiriyle özerk bir şekilde iletişim kuran hiper-bağlı nesneler dünyasının tutkulu bir görüşüdür. Örneğin, buzdolabınız akıllı telefonunuzu sütünüz kalmadığı konusunda bilgilendirebilir, hatta sizin için sipariş verebilir. Arabanızdaki algılayıcılar akıllı telefonunuz üzerinden sizi doğrudan bilgilendirerek lastiklerinizin fazla aşındığını veya havasının indiğini söylecektir.
Ağa sahip ve bağlanmış olmalarının yanı sıra algılayıcılar ve denetleyiciler ile donanmış olabilen nesnelerin sayısı göz önüne alındığında, tüm bu cihazların iletişim kurması için gereken bant genişliği çok büyüktür. Sanayi gözlemcisi Gartner, 2020 itibariyle böyle 25 milyar cihazın bağlanmış halde olacağını tahmin ediyor, fakat bu bilginin çoğunun sadece kısa bir mesafeye gönderileceği düşünüldüğünde, Li-Fi bunu gerçeğe dönüştürmek için cazip (ve belki tek) çözüm.
Birkaç şirket zaten görülebilir ışık iletişimi için ürünler sunuyor. Edinburgh merkezli PureLiFi'den Li-1st, 11.5 Mbps'lik bir hacimle (ilk nesil Wi-Fi ile kıyaslanabilir) noktadan-noktaya güvenli kablosuz internet erişimi için basit bir tak-ve-çalıştır çözümü sunuyor. Bir diğer şirket olan Fransa'dan Oledcomm, Li-Fi'nin güvenli, radyo frekansı içermeyen doğasından hastanelere yerleştirerek faydalanıyor.
Hâlâ ele alınması gereken pek çok teknolojik zorluk bulunuyor fakat Li-Fi'yi gerçeğe dönüştürmek için ilk adımlar zaten atıldı. Gelecekte ampül anahtarınız, sadece aydınlatmadan daha fazlasını açacak.
Kaynak: ''Here's why your future Internet could come through your lightbulb'', ScienceAlert Retrieved from http://www.sciencealert.com/here-s-why-your-future-internet-could-come-through-your-lightbulb
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
09 Nisan 2015
Dokunmatik Ekranlar Nereye Dokunduğumuzu Nasıl Biliyor?
26 Eylül 2017
Fotonlar Kullanarak Fononları Analiz Etmek
25 Ağustos 2015
Dark Web Nedir?
06 Nisan 2016
Canlı Hücreler İçin Programlama Dili Geliştirildi
28 Ağustos 2017
Yapay Zekânın Kalbindeki Karanlık Sır
28 Mayıs 2015
Elektronikten Fotoniğe Giden Yolda Yeni Bir Adım