Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar
Araştırmacılar, ilk defa tarım yapmaya başlanan zamanlarda yaşamış insanların kalıntılarından aldıkları antik DNA’yı incelediler. Bilim insanları bu sayede atalarımızın genomlarının toplumsal değişimlerle nasıl bir değişikliğe uğradığını belirleyebiliyorlar.
Tarımın, insan DNA’sı üzerinde çok büyük değişikliklere yol açtığı biliniyordu. Fakat, şimdiye kadar yalnızca bugünün popülasyonlarının genetik çeşitliliğine bakarak bir araya getirilmiş parçalardan elde edilen bilgiler kullanılıyordu. Yani, geçmişte olmuş değişikliklerin yankıları üzerinden çalışmalar yürütülüyordu. Yapılan yeni bir çalışma, bilim insanlarına, bu değişiklikleri neredeyse gerçek zamanlı görebilme imkanını sunuyor.
Harvard Medical School’dan araştırmacı Iain Mathieson’un belirttiğine göre:
''Bu çalışma, doğal seçilimin üzerine zaman ve tarih eklememize, ayrıca seçilimi doğrudan belirli çevresel değişiklerle ilişkilendirmemize olanak sağlıyor. Bu durum özelinde ele alınan ise, tarımın gelişimi ve ilk çiftçilerin Avrupa’ya yayılışı.’’
Yeni teknikler kullanan Mathieson ve araştırma takımı, antik insan kalıntılarından DNA çıkartmayı başardılar. Araştırmacılar bu çalışma kapsamında, 2,300 ila 8,500 yıl öncesinde Avrupa’da yaşamış 230 insanın kalıntılarından genetik veritabanı oluşturdular.
Bu genomların analizlerinden sonra, araştırmacılar, avcı-toplayıcı toplum yapısından çiftçiliğe geçiş sürecinde ve sonrasında değişmiş 12 spesifik genom bölgesini (kromozomların içindeki belli lokasyonlar) belirleyebildiler.
Beklenildiği gibi bu değişiklikler; boy, laktoz sindirme yeteneği, yağ asidi metabolisması, daha açık renkli deri pigmentasyonu ve mavi göz rengi ile ilişkili genlerin ya üzerinde ya da yakınında yer alıyordu. Bütün bu özellikler, daha öncelerde de tarıma dayalı yaşama geçiş ile ilişkilendiriliyordu.
Fakat Nature’da yayımlanan bu araştırma, antik insanların ne zaman ve nasıl tarıma dayalı yaşama uyum sağladıklarının iç yüzünün daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. Araştırmadaki önemli bulgulardan bir tanesi yetişkinlerin sütü sindirebilmeleri ile ilgili. Bu durum yaklaşık 4,000 yıl öncesine kadar yaygın şekilde görülemiyor. Bu yıl aralığı, daha önce düşünüldüğünden binlerce yıl daha sonrasına denk geliyor.
Araştırma ayrıca, ilk tarım yapan insanların daha koyu renkli deriye sahip olduğunu gösteriyor. Fakat, sonrasındaki bin yıllık dönemde, açık renkli deriye sahip olma daha yaygın olarak görülüyor. Araştırmacılardan David Reich’e göre; bu durum, tarım ile uğraşan insanların avcı-toplayıcılara göre daha az et tüketmelerinden kaynaklanmış olabilir. Çünkü, daha az et tüketimi D vitamini alımını da azaltıyor.
Tarıma dayalı yaşamın neden olduğu bir diğer değişiklik de bağışıklık sistemi ile alakalı. Çünkü, tarıma dayalı yaşama geçtikten sonra hastalıklar daha da yaygınlaşıyor.
University of Adelaide’den Wolfgang Haak’ın belirttiğine göre:
’’Neolitik dönem, insanların birbirleri ile ve evcilleştirdikleri hayvanlar ile daha fazla beraber yaşamalarından kaynaklı nüfüs artışını da içeriyor. Fakat, bu bulgular tamamen sürpriz niteliğinde olmasa da, gerçek zamanlı seleksiyonun gerçekleştiğini görmek gerçekten harika. ‘’
Araştırma ayrıca Avrupa’ya tarımın Türkiye-Anadolu topraklarından taşındığını ve bununla birlikte de kısalık genlerinin doğu Avrupaya taşıdığını savunan hipotezi de destekliyor. Çünkü, Avrupa’nın kuzeyindeki insanların boyları, Avrasya step popülasyonlarının soyuna daha çok dayandıkları için oldukça uzun.
İlgili Makale: Nature doi:10.1038/nature16152
Tarımın, insan DNA’sı üzerinde çok büyük değişikliklere yol açtığı biliniyordu. Fakat, şimdiye kadar yalnızca bugünün popülasyonlarının genetik çeşitliliğine bakarak bir araya getirilmiş parçalardan elde edilen bilgiler kullanılıyordu. Yani, geçmişte olmuş değişikliklerin yankıları üzerinden çalışmalar yürütülüyordu. Yapılan yeni bir çalışma, bilim insanlarına, bu değişiklikleri neredeyse gerçek zamanlı görebilme imkanını sunuyor.
Harvard Medical School’dan araştırmacı Iain Mathieson’un belirttiğine göre:
''Bu çalışma, doğal seçilimin üzerine zaman ve tarih eklememize, ayrıca seçilimi doğrudan belirli çevresel değişiklerle ilişkilendirmemize olanak sağlıyor. Bu durum özelinde ele alınan ise, tarımın gelişimi ve ilk çiftçilerin Avrupa’ya yayılışı.’’
Yeni teknikler kullanan Mathieson ve araştırma takımı, antik insan kalıntılarından DNA çıkartmayı başardılar. Araştırmacılar bu çalışma kapsamında, 2,300 ila 8,500 yıl öncesinde Avrupa’da yaşamış 230 insanın kalıntılarından genetik veritabanı oluşturdular.
Bu genomların analizlerinden sonra, araştırmacılar, avcı-toplayıcı toplum yapısından çiftçiliğe geçiş sürecinde ve sonrasında değişmiş 12 spesifik genom bölgesini (kromozomların içindeki belli lokasyonlar) belirleyebildiler.
Beklenildiği gibi bu değişiklikler; boy, laktoz sindirme yeteneği, yağ asidi metabolisması, daha açık renkli deri pigmentasyonu ve mavi göz rengi ile ilişkili genlerin ya üzerinde ya da yakınında yer alıyordu. Bütün bu özellikler, daha öncelerde de tarıma dayalı yaşama geçiş ile ilişkilendiriliyordu.
Fakat Nature’da yayımlanan bu araştırma, antik insanların ne zaman ve nasıl tarıma dayalı yaşama uyum sağladıklarının iç yüzünün daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. Araştırmadaki önemli bulgulardan bir tanesi yetişkinlerin sütü sindirebilmeleri ile ilgili. Bu durum yaklaşık 4,000 yıl öncesine kadar yaygın şekilde görülemiyor. Bu yıl aralığı, daha önce düşünüldüğünden binlerce yıl daha sonrasına denk geliyor.
Araştırma ayrıca, ilk tarım yapan insanların daha koyu renkli deriye sahip olduğunu gösteriyor. Fakat, sonrasındaki bin yıllık dönemde, açık renkli deriye sahip olma daha yaygın olarak görülüyor. Araştırmacılardan David Reich’e göre; bu durum, tarım ile uğraşan insanların avcı-toplayıcılara göre daha az et tüketmelerinden kaynaklanmış olabilir. Çünkü, daha az et tüketimi D vitamini alımını da azaltıyor.
Tarıma dayalı yaşamın neden olduğu bir diğer değişiklik de bağışıklık sistemi ile alakalı. Çünkü, tarıma dayalı yaşama geçtikten sonra hastalıklar daha da yaygınlaşıyor.
University of Adelaide’den Wolfgang Haak’ın belirttiğine göre:
’’Neolitik dönem, insanların birbirleri ile ve evcilleştirdikleri hayvanlar ile daha fazla beraber yaşamalarından kaynaklı nüfüs artışını da içeriyor. Fakat, bu bulgular tamamen sürpriz niteliğinde olmasa da, gerçek zamanlı seleksiyonun gerçekleştiğini görmek gerçekten harika. ‘’
Araştırma ayrıca Avrupa’ya tarımın Türkiye-Anadolu topraklarından taşındığını ve bununla birlikte de kısalık genlerinin doğu Avrupaya taşıdığını savunan hipotezi de destekliyor. Çünkü, Avrupa’nın kuzeyindeki insanların boyları, Avrasya step popülasyonlarının soyuna daha çok dayandıkları için oldukça uzun.
İlgili Makale: Nature doi:10.1038/nature16152
Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu "Kullanım İzinleri"ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
25 Kasım 2014
Neden Beyinlerimiz Küçülmeye Başladı?
22 Mayıs 2016
Başkasının Hislerini Nasıl Paylaşıyoruz?
10 Nisan 2018
Kaş İfadeleri İnsan Evriminde Neden Önemli Olabilir?
23 Ekim 2015
Evrimsel "Ses/Testis" Takası
29 Aralık 2015
Mavi Gözlü İnsanlar Ortak Bir Atadan Geliyor