Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Zararlı hastalık yapıcıların beynin hücresel dokusuna girmesine engel olan kan-beyin bariyeri ile beyin bir anlamda kale gibi korunmaktadır. Ancak bu güvenlik duvarının bir de bedeli var. Bariyer, bağışıklık sisteminin sağladığı yararlı etmenlere ve hücrelere de bir bakıma kapalı hale geliyor. Özellikle de gliablastom gibi tüm beyin tümörlerinin yaklaşık yüzde 23'ü ila yüzde 27'sini oluşturan hastalıklar ortaya çıktığında, çok az etkili tedavi bulunduğundan bağışıklık sistemi müdahalelerine kapalı olmak gerçek bir dezavantaj olabiliyor.

Yale araştırmacıları, beynin doğal defans hattını durdurarak, ihtiyaç duyulduğunda bağışıklık sistemine ait kurtarıcıların beyni koruyan kaleyi aşarak içeri girmelerine izin veren özgün bir yol keşfetmeyi başardı ve bu büyük keşiflerini geçtiğimiz hafta içinde Nature'da yayımladı.

Şimdiye kadar araştırmalardan ve kanser çalışmalarından öğrendiklerimize göre bilim dünyasında büyük bir çoğunluk bağışıklık sisteminin tümörlerle savaşta yapabilecekleri çok az şey olduğu düşünülüyordu. Hatta araştırmacılardan Howard Hughes Medical Institute'te Waldemar Von Zedtwitz İmmünobiyoloji Profesörü olan Akiko Iwasaki, gliablastom hastalarının immünoterapiden yarar görecekleri bir yol veya yöntem bulunmadığının düşünüldüğünü belirtti.

Beyin, kafatasının iç tarafında yayılmış ince damar ağından oluşan ve doku atıklarını toplayıp lenf sistemine taşıyarak beyinden uzaklaştıran organizasyon dışında, hücresel atıklarını direkt uzaklaştırmayı sağlayan bir yapıya sahip değil. Ancak bu imha yöntemine odaklanan ve araştırmalarını bu sistemin açılımını tamamlayarak kan-beyin bariyerini aşmayı hedefleyerek kurgulayan Yale araştırmacıları, doğumdan kısa bir süre sonra oluşan ve  vasküler endotel büyüme faktörü C (VEGF-C) geni işlevi ile mahmuzlanan yapıyı regüle ederek bu keşfi gerçekleştirmeyi başardı.

Yale'den nöroloji doçenti Jean-Leon Thomas, lenf sistemi tahliyesi arttığında, VEGF-C proteininin bağışıklık sistemi tepkisinin artırıp artırmadığını incelemek istedi. Araştırmanın başyazarı Eric Song ise özel olarak VEGF-C'nin bağışıklık sisteminin gliablastom tümörlerini gözetleyip saldırıya geçmesinde artırma etkisi yapıp yapmayacağını merak ediyordu. Araştırma ekibi güçlerini birleştirerek VEGF-C'nin bahsi geçen atık tahliye sistemi üzerinden beyin tümörlerini hedefleyebileceğini gözlemledi.

Gliablastoma maruz kalan farelerin beyin-omurilik sıvılarına (serebrospinal sıvı) VEGF C enjekte eden bilimciler, beyin tümörlerine tepki olarak üretilen T hücrelerinin sayısında artış gözlemledi. İmmünoterapilerde yani kansere karşı uygulanan bağışıklık sistemi uyarımlı terapilerde sıkça kullanılan bağışık sistemi 'kontrol noktası' inhibitörleri kullanıldığında farelerin hayatta kalma süresi önemli ölçüde uzatılabildi. Diğer bir deyişle VEGF-C'nin kanser immünoterapi ilaçları ile birlikte verilmesi beyin tümörlerini hedeflemek için yeterli olabiliyor.

Sonuçlar ciddi önem arz ederken, aktif tedaviler olarak kan-beyin bariyerini aşarak beyne immün reaksiyonu ürünlerini taşımayı sağlayacak ve immünoterapi ilaçlarının adrese teslim edilmesini sağlayacak tedavilerin geliştirilmesi ile gliablastom başta olmak üzere diğer beyin tümörleri rahatsızlıklarının da tedavisinde çığır açılacak gibi görünüyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir